Antiprenses Serisi, cinsiyet rollerinin pekiştirildiği ve sınırların altının tekrar tekrar çizildiği anlatılara dair bir karşı duruşu çocuklara kazandırma niyetiyle, yazar Nadia Fink ve çizer Pitu Saa kaleminden çıkan bir biyografiler serisi.
Antiprenses Serisi, cinsiyet rollerinin pekiştirildiği ve sınırların altının tekrar tekrar çizildiği anlatılara dair bir karşı duruşu çocuklara kazandırma niyetiyle, yazar Nadia Fink ve çizer Pitu Saa kaleminden çıkan bir biyografiler serisi. Serinin Türkçeye çevirisini Nota Bene Yayınları üstlenmiş. Serinin ilk odağı ise cinsiyet rollerinin sınırlarını zorlayan sıra dışı görünümü ve çekiciliği, gücü, direnci; kısacası hayatı ve sanatıyla gerçekten de bir antiprenses olarak karşımıza çıkıveren ve son zamanların popüler bir imajı olan Frida Kahlo.
Kitap, kadınların ve erkeklerin belirlenmiş rollerle yaşamını sürdürdüğü, erkek kahramanların hareket alanlarına egemen olup kadınları kurtardığı dünyadan, çocukların başlarını çıkarıp bakmalarını sağlayan, onları daha farklı hayat hikâyeleriyle karşılaştırmaya ve böylece zihinlerinde oluşturulmuş cinsiyetçi kodları kırmaya çalışan bir niteliğe sahip. Frida Kahlo, bu anlamda hem kendi devrinin hem de kişisel serüveninin zor koşullarına rağmen güçlü duruşuyla serinin başlangıç odağı olarak oldukça yerinde bir tercih. Kahlo’nun henüz altı yaşında geçirdiği bir hastalık sebebiyle bir bacağının daha kısa kalması, kız öğrencilerin oldukça azınlıkta olduğu eğitim hayatı ve burada artık sakat bir kız çocuğu olarak değil; fakat “eğlenceli, becerikli, zeki ve asi” biri olarak tanınmaya başlanması, onu çok uzun zaman yatağa ve ciddi ağrıların kucağına itecek olan otobüs kazası ve bunun sonrasında yatakta geçirmek zorunda kaldığı vakitlerde ressamlığa attığı ilk adımları, otoportrelerinde de sürekli gururla vurguladığı bıyıkları ve kaşları, eşi Diego Rivera ile ilişkisi ve komünist kimliği sorduğu sorularla hikâyeyi yönlendiren meraklı bir köpeğin eşliğiyle aktarılıyor. Tüm bu antiprenses özelliklerin bir arada oluşuyla şekillenmiş hayat hikâyesi de böylece başka türden bir kahramanın serüvenini çocuklara ulaştırmış oluyor.
Ancak metin içinde yönlendirme yalnızca meraklı köpeğin sorularıyla değil, anlatı içinde geçen bazı kavramların öğretici kutucuklar içine alınarak tanımlanmasıyla da sağlanıyor. Bu kavramlardan biri de devrim. Kitap içinde yapılan devrim tanımıyla metnin, Frida’nın hayatını onun komünist kimliğinden hareketle tamamen bir ideolojik zemine oturtmaya oldukça teşne olduğunu söylemek mümkün. Bu noktada, Frida’nın bu sınırlamayı aşan, onu güçlü bir birey yapan başkaca tarafları gölgede kalmakta ve hatta öyle ki onun Diego Rivera ile olan sancılı ilişkisi de metinde tamamen bir devrim zeminine yerleştirilerek okunmaktadır.
Metinde, cinsiyet rollerinin en belirgin dağıtım alanlarından biri olan aşkın bir ucunda Frida olunca, diğer ucuna da bir antiprens olarak Diego yerleştirilir. Bu sebeple, Frida’nın yine bir ressam olan Diego ile ilişkisine yaklaşımı da kitapta bu anlamda farklılık gösterir ve hem Frida’nın hem de Diego’nun evlilikleri sırasında başkaca insanlarla kurdukları ilişkiler ve aşk hikâyeleri alışık olduğumuz masum, sorunsuz ve sonsuza kadar mutlulukla devam eden evlilik hikâyelerinin altını oyar biçimde anlatılır. Nihayetinde, Frida ve Diego’nun sadakatsizlik sebebiyle ayrılıkları ve sonradan tekrar evlenmeleri “o dönemki alışılmışlığın ötesinde” bir paylaşım olarak yorumlanır. Zira onlar devrim tecrübesine sahip ve bu sebeple her şeyin değişip bambaşka olduğu bir ülkede yaşam sürmüş iki bireydir. Kitapta, tam bu noktada kalın harflerle yazılan devrim de kutucuk içerisine alınır ve gayet didaktik bir tanım yapılır. Buna göre devrim, “Kötü olan şeylerin iyi yönde değişmesidir (tabi bir sürü insanın bir araya gelmesiyle)” (Fink 12).
Fakat bu noktada metne hâkim olmaya başlayan ideoloji güçlü bir kadının biyografisini arka planda bırakarak öne çıkar. Frida’nın hayatı ve aşkları bir devrim bağlamına oturtulmaya çalışılırken alternatif tanım ve okumaların olabileceği de göz ardı edilir. Bu noktada, Fuentes’in yirminci yüzyıl Meksika’sına dair romanında, Meksika için yaptığı “talihsiz ülke” tanımlamasını hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum. Buna göre Meksika, “her kuşağın kendinden önceki efendileri yıkıp yerine onlar kadar haris, onlar kadar açgözlü yeni efendiler geçirdiği” (Fuentes 55) talihsiz bir ülkedir. Belki de Frida’yı da özel kılan, devrimlerin “iyi”sinin kucağında yaşanmış bir hayat değildir. Kahlo, zemini gri, karmaşık ve kaygan bir tarih diliminde, kadınların yok sayıldığı alanlarda oldukça dezavantajlı bedenini saklamaya gerek duymadan ve cinsiyet kodlarını siliveren bir kararlılık ve dirençle var olduğunu gösterebilmiştir. Tıpkı Latin Amerika’nın onu bambaşka yapan “talihsizlikleri” gibi, Frida’nın da onu bambaşka yapan talihsizlikleri ve acılarıyla, ve tüm bu acılardan muaf olmayan aşklarıyla, politik duruşuyla ve elbette sanatıyla gösterebilmiş olması en öne çıkan nokta olmalıdır. Bu noktada, her ne kadar kitapta toplumsal cinsiyet rollerinin tersinde kalan Frida’nın bu güçlü duruşunun altı çizilse de, onun hayatının parçalarını iyi ya da kötü sınırları içinde okumak ve onu ideolojik bir zemin üzerine oturtmaya çalışmak, bir yandan kurgulanmış bir prensler ve prensesler dünyasının dayattığı bir “iyi”ye karşı çıkarken, diğer yandan hedef kitlesi olan yaş grubuna başka bir “iyi”yi dayatıyor olması metnin en zayıf yanı olarak görünmektedir.
Antiprenses Serisi yola çıkış gayesi göz önünde bulundurulduğunda, hem bizler hem de hitap ettiği yaş grubundaki çocuklar için oldukça heyecan verici bir fikir olarak raflardaki yerini almış durumda. Serinin ilk odağı olarak Frida Kahlo, kadınların izlerinin silindiği alanlardaki varoluş biçimiyle tam bir antiprenses olarak karşımıza çıkmakta ve ufuk açmaktadır. Fakat metin içindeki didaktik unsurlar, Frida’nın güçlü bir kadın olarak duruşunu ideolojik sınırlarla çerçevelemeye yaklaşır ve bu noktada Frida’nın hayatının bu ideolojik zemini aşan okumalarına gölge düşürür. Yine de, tıpkı kitabın sonunda çocuklara önerilen aktivitelerde olduğu gibi, belirli kodları aşmaya, düşünmeye ve üretmeye teşvik eden, dikkate değer bir seriyle tanıştığımız da rahatlıkla söylenebilir.
Kaynakça
Fink, Nadia. Antiprenses Serisi: Frida Kahlo. Res. Pitu Saa. Çev. Nergis Turan. İstanbul: Nota Bene Yayınları,
2017.
Fuentes, Carlos. Artemio Cruz’un Ölümü. Ankara: Can Yayınları, 1983.