Dedem Korkut ya da daha çok bilinen ismiyle Dede Korkut kitabı hatta hikâyeleri/efsaneleri/destanları/masalları olarak birçok isimle anılmış metinler, oldukça köklü bir tarihe dair anlatılar ortaya koymalarıyla epeyce önemli görülür.
Dedem Korkut ya da daha çok bilinen ismiyle Dede Korkut kitabı hatta hikâyeleri/efsaneleri/destanları/masalları olarak birçok isimle anılmış metinler, oldukça köklü bir tarihe dair anlatılar ortaya koymalarıyla epeyce önemli görülür. Aslında bir sözlü kültür geleneğini yansıtan bu söylencelerin yüzyıllar boyunca yazılı nüshalarının da bulunması sonrasında ise sadeleştirme ya da dil içi çevirilerinin yapılması sayesinde düzenli olarak aktarımının sürmesi sağlanmıştır. Bu yazıda inceleyeceğim Erdal Öz’ün 1992 yılında Can Çocuk için hazırlamış olduğu Dedem Korkut Öyküleri isimli metni, Öz’ün seçtiği yedi öykünün orijinal yapısı ve üslubuna dokunulmaksızın günümüz diline yakınlaştırılıp çocuklar için yayınlanmıştır.
Dedem Korkut ismiyle anılan bilge bir yaşlı kişinin (hatta şeyh olarak anılır) her öyküde belirmesi ve kıssadan hisse çıkarımına yardımcı olduğu[1] klasik bir yapının öykülerin neredeyse hepsinde daha farklı küçük motiflerle de ortaya çıktığı bilinir. Oğuzların yaşamış oldukları kahramanlık maceralarının öne çıkarıldığı bu anlatılarda klasik efsane, destan, halk hikâyesi hatta masal ve bazen de mitlerde alışkın olunan bir kahramanlık anlatısı yapısının hakimiyeti dikkat çeker. Bu kahramanlık teminin öne çıkarılması için ise korku bir tetikleyici unsur olarak öykülerde yer alır. Dedem Korkut öykülerinin yapısı ve dili, okuru çocuk ya da erişkin olarak ikiye ayıracak kadar farklılaşmaz. Dede Korkut Kitabı olarak bilinen eserin yazılı olarak kaynaklara ilk geçişi 14.yy. ve Akkoyunlular ile ilişkilendirilerek çoğunlukla aktarılır (Boratav 32). Direkt olarak Oğuz beyi isimleri kullanılsa da anlatılarda Anadolu’da geçtiği anlaşılan bir coğrafya dışında belirli bir mekânsallık ve zamansallığa ulaşmaya imkân verecek unsurlar yer almaz. Anlatı işlevini o yüzyıllarda karşılayan birçok türün birbiriyle iç içe geçmişliği ve sınırlarının çok da keskin çizgilerle ayrılamayışına bir örnek olarak Dede Korkut anlatıları, ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın, ortaklaşmış birçok unsuru barındıran bir yapı sergiler. Dahası, anlatıların motifleri birçok kültürde dolaşıma girmiş ve masallarda, destanlarda ve mitlerde ortaklaşmış bir havuz içerisindeki parçaları kendine has biçimde söylerler. Dolayısıyla kahramanlık anlatılarının tümü için geçerli olan klasik bir yapı buraya da hâkimdir. Metinlerin kahramanları Oğuzlar içinde nam salmış yiğit kimselerdir. Kimi hikâyelerde bunlar henüz yiğitliğe ulaşmamış ve o öykü ile nam salacak kişiler olarak da görülür. Kahraman anlatılarının çoğunda alışılmış biçimde görülen şekliyle, kahraman vasfına ulaşana dek sıradan özelliklere sahip kişiler artık ya önemli bir kişi veya topluluğu tutsaklıktan kurtarma ya da düşmanı hezimete uğratıp zafer kazanma gibi kahramanlık nişaneleri edinecektir ve öyküyü sonlandıracaktır (Rank 77). Dedem Korkut Öyküleri’nde de görülen benzer bir yapıda kahramanlığın öne çıkarılıp parlatılması için anlatının birçok noktasında korku, nefret, şüphe, onur, namus gibi duygu ve algılar kimi zaman araç kimi zamansa araç yerine geçecek biçimde yer değiştirerek anlatıyı bir sona bağlarlar. Korkunun tetikleyiciliğinin öykülerin yapısına bağlanışı ise bana göre Dedem Korkut ya da Korkut Ata şahsiyetinin dayandığı efsane ve şahsiyetle uyumlu bir biçimde gelişir. Bu ortaklığı sağlayan ölüm, yok olma, itibar yitimi, soyun tükenmesi korkusudur ve Dedem Korkut’un kendi ölümüne dair efsaneyi bilmek burada önemlidir:
Korkut Ata'nın ölümüyle ilgili olarak Kazaklar arasında yaygın olan menkıbeye göre yirmi yaşında iken rüyasında aklar giymiş bazı yaratıklar ona kırk yıl yaşayacağını haber vermiş, bunun üzerine Korkut ölümsüzlük istemeye karar vermiştir. Karşılık beklemeden hastalara yaptığı yardımlar Allah katında makbule geçmiş ve bir gün uykuda iken Allah ona, ‘Ölümü kendin arzu etmedikçe ölmeyeceksin’ demiştir. (Gökyay 78)
Dedem Korkut figürü tüm hikâyelerde belirli noktalarda görünüp kaybolurken en dikkat çeken niteliği belirli durumlardan sonra hikâyeyi bağlamak adına söylemiş olduğu ve mutlaka sonunda ölüme, yitime ve imana bağlanan birtakım özlü ifadelerinin yer almasıdır. Öyküler korku unsurlarını içererek gelişirken Dedem Korkut’un bu biçimde bir sona bağlayarak öyküyü sonlandırması oldukça karakteristiktir ve Dede Korkut ya da Korkut Ata kahramanına atfedilen efsanelerle uyumludur. Ölüm korkusundan dolayı ölümsüzlük talebinde bulunmuş bir efsanevi kahraman olarak Dedem Korkut, öykülerdeki Oğuzlar için de bir model teşkil eder. Kahramanlığı ortaya çıkaracak olan hayatta kalma güdüsünün karşısında bir tetikleyici olarak yok olma korkusu gibi çok evrensel ve temel bir duygu yer alacaktır.
Erdal Öz’ün kitaba aldığı ilk öykü olan “Boğaç Han” anlatısında, ilin padişahının çocuğu olmayan kişileri hor görmesi ve kendi illerini de hor göstermeleri sebebiyle itibarlarını düşürmek adına Kara Çadır’da misafir etmeleri üzerine Boğaç Han ve hatunu hem itibarlarının hem soylarının yitmesi korkusuyla çocuk sahibi olmaya karar verirler. Çocuk sahibi olduktan ve onu yetiştirdikten sonra anlatının gidişatına göre başlarına gelen kimi maceralarda Boğaç Han düşmanlarca oğluna karşı doldurulur ve oğlu tarafından öldürüleceği korkusuyla oğlunu öldürmeye karar verir. Hızır’ın araya girmesiyle babası tarafından ağır yaralanmasına rağmen ölümden kurtarılan oğlan, anlatının sonunda düşman karşısındaki babasını öldürülmek üzere iken kurtarır ve öykü böylece kendini öldürmek isteyen babasını ölümden kurtaran bir oğlun kahramanlığıyla sonlanır ve Dede Korkut tarafından bu son şöyle bağlanır:
Onlar da bu dünyadan geldi geçti
Kervan gibi kondu göçtü
Onları da ölüm aldı, yer sakladı.
Yalan dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Sonuçta ölümlü dünya.
Kara ölüm geldiğinde
Geçit versin
Sağ esen kalmak isterse
Devletin hak artırsın
O övdüğüm yüce Tanrı
Dost olsun, yardım etsin. (Öz 19)
Nitekim öykülerin tümünün sonunu bağlayan Dedem Korkut olacaktır ve kıssadan hisseyi aşağı yukarı hep benzer şekillerde ifade etmeyi sürdürecektir.
Soy tükenmesine dair korku “Salur Kazan” öyküsünde kahramanlığın tetiklenmesini sağlar ve benzer sonucu doğurur. Bu korku kafirlerin gelip yurdunu talan ettiği ve kadınlarına tecavüz edip herkesi öldürdüğü, tüm varlıklarını alıp götürdüğü bir anlatı yapısıyla ortaya konulur. Başkahraman Salur Kazan gördüğü rüyayla tüm bunların yaşanacağına dair bir korkuya kapılır. Bu rüyayla içine yerleşen korku Kafirlerle savaşmasını ve tüm Oğuz bey ve kahramanlarının yardımıyla sonunda onları alt etmesini sağlar ve yine hikâye Dede Korkut tarafından bağlanarak neredeyse bir önceki öyküdekine bire bir benzeyen bir söylemle sonlandırılır.
“Kan Turalı” öyküsünde yine ölüm korkusu ve soy devamı meselesi görülür. Yiğit bir kızla evlenmek için üç canavar öldüren Kan Turalı’nın ve hatunu Selcen’in kendilerini öldürmek isteyen düşmanlarına karşı savaşmaları ve Selcen’in üstünlüğüyle yenmeleri anlatıda söz konusudur. Fakat sonunda Kan Turalı’nın Selcen’in kendisini öldürmesinden korkması söz konusu olur ve hatundan emin olması üzerine Dede Korkut’un yine benzer bir söylemiyle öykü sonlanır. “Salur Kazan’ın Oğlu Uruz’u Kurtarması” ve “Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü” isimli öykülerde de motivasyonlar birebirdir. Öldürülmek ve soyunun tükenmesiyle yitip gitmek korkusu birinde babanın kurtarılması, ötekinde de Tepegöz gibi Oğuzları yiyen bir canavarın öldürülmesiyle sonlandırılır. Dedem Korkut’un işlevi de sonda yine aynı olacaktır.
Bir tek “Deli Dumrul” hikâyesi ve onun sonu diğerlerinden ayrılır. Burada ölüm korkusunun farklı bir biçimde bu kez kahramanlığı tetikleyici değil aşırı güveni törpüleyici, imanî bir kazanç getirmeyi amaçlayan bir yapıda kullanılması söz konusudur. Azrail’in eceli geldiği için canını aldığı bir yiğidin arkasından ağlayanları gören Deli Dumrul, Azrail’e kafa tutar ve onu öldürmek ister. Bunun üzerine Azrail Tanrı tarafından Dumrul’u korkutmak için görevlendirilir. Azrail’i görüp ondan korkan Deli Dumrul yine de onun canını almak ister ve buna yeltenir fakat bu kez Tanrı’nın gazabını üzerine çeker ve Azrail’e Dumrul’u öldürme emri verilir. Ölüm korkusu kendisini kuşatan Deli Dumrul imanını dile getirir ve hatasını kabullenir. Bunun üzerine ise Tanrı eğer kendisi yerine öldürülecek bir can getirirse, ölümden kurtulabileceğini bildirir. Ne annesi ne de babası canlarını vermeye yanaşmayınca Deli Dumrul hatunuyla vedalaşıp ona durumu aktarmaya gider ve hatununun canını onun yerine feda etmek istemesiyle Tanrı’ya yakardığını görür. Bunun üzerine ikisi de bağışlanır ve ölümden kurtulur onlar yerine de Dumrul’un anne ve babasının canı alınır. Dedem Korkut ise sonunda sadece şunları ekler:
Bu öykü de Deli Dumrul’un olsun
Benden sonra yürekli ozanlar söylesin
Alnı açık, eli açık, gerçekçi dostlar dinlesin (65).
Ölüm ile Dedem Korkut’un ilişkisi düşünüldüğünde anlatı sonundaki bu tip tepkisi de anlamlıdır. Ölümden korkusu kendisini iyi işler yapıp sürekli duaya yönlendirmiş bir kişi olarak Korkut, Azrail’le boy ölçüşmeye çalışan Deli Dumrul’un bu hikâyesini de yürekli ozanlara bırakır ve kıssadan hissesini açmaz.
Dedem Korkut Öyküleri korkuyu ölüme, soy tükenmesine karşı bir motivasyon aracı olarak kullanarak kahramanlıkları ve başarıları getiren devamlılıklarını sağlayan Oğuzların anlatılarıdır. Kendisi ölümden çekinen ve erkenden ölmemek için şeyh mertebesine yükselen Korkut Ata’nın bu öykülerdeki işlevi ise ölüm ve yitim meselesinin oturduğu bağlamı bilge sözleriyle sağlamlaştırmak ve okurların öğüt çıkarmasını sağlamaktır. İnsanın yaşama dürtüsünü harekete geçiren bir motivasyon olarak ölüm korkusu birçok anlatıda yer alırken Dedem Korkut üzerinden kahramanlık açısından nasıl bir bağlayıcılığa sahip olduğunu da görmeyi imkânlı kılar.
Kaynakça
Boratav, Pertev Naili. “Dede Korkut Hikâyelerindeki Tarihi Olaylar ve Kitabın Te’lif Tarihi”. Türkiyat Mecmuası
[s.y.] (2010): 31-62.
Gökyay, Orhan Şaik. “Dede Korkut”. TDV İslam Ansiklopedisi c.9 (1994): 77-80.
Öz, Erdal. Dedem Korkut Öyküleri. İstanbul: Can Yayınları, 2016 [Elektronik Kitap].
Rank, Otto. Kahramanın Doğuş Miti. İstanbul: Pinhan Yayınları, 2016.
[1] Bu hâliyle tüm bu anlatılarda Dedem Korkut’un işlevi hikâyeyi bağlamakla elbette ki sınırlı değildir. Gerekli yerlerde eğer çözüme ulaşılamazsa Dedem Korkut Hızır gibi bir işlev de üstlenir fakat korku bağlamının dışına çıktığı için bu kısma ağırlık vermeyeceğim.