Kritik

Okura Alternatif Final Yazma İhtiyacı Duyuran Mevlâna İdris Metinleri

Hukuk öğrenimi gördüğü üniversite yıllarından bugüne, daima edebiyatla meşgul olan Mevlâna İdris, 1966, Kahramanmaraş doğumlu.

Hukuk öğrenimi gördüğü üniversite yıllarından bugüne, daima edebiyatla meşgul olan Mevlâna İdris, 1966, Kahramanmaraş doğumlu. Dünyada menekşelerden çok mermilerin konuşulduğunu fark edince, menekşelere yeniden dikkat çekmek üzere kendisini çocuk edebiyatının içerisinde bulur. Acayip Hayvanlar serisinden üç kitabı dikkate -ve elbette eleştiriye- değer: Dünyanın En Uğurböceği[1], Romantik Tilki ve Uçan Eşek. İlk kitap, uzunluğu itibarıyla diğerlerinden kolaylıkla ayrılıyor. Resimli bir kitap olmasına karşın, her sayfada en az yirmi cümleye yer verildiği için okul öncesi çağına uygun bir metin olarak kabul etmek güç. Diğer iki kitabı birbirine yaklaştıran ise harikulade görsellerine, sıcak ve faydalı temalarına karşılık, çocuğa olumsuz mesaj veren finallere sahip olmaları... Bilinçli bir yetişkin olarak -çocuğa kitabı seslendiren- okur, her iki kitaptaki olumsuz mesajları yakalayarak onları olumluya çevirecek alternatif finaller yazmak zorunda. Aksi takdirde, Romantik Tilki ve Uçan Eşek, çocuk okuruna güzellikleri, iyiliği, dostluğu inşa etmeyi değil inşa edileni yıkmayı öğretecek.

Her iki kitabı birbiri ile kıyaslamadan evvel, onlardan ayrı yerde duran Dünyanın En Uğurböceği’nden müstakil olarak bahsetmekte fayda var. İsminden de anlaşılacağı üzere hikâyenin ana kahramanı olan uğurböceği, orman içerisinde bir gezintidedir. Sırasıyla çeşitli hayvanlara rastlar, her biri “Dünyanın bütün … istiyorum.” cümlesindeki boşlukları sevdiği nesneler ile doldurarak uğurböceğinden ister. Tilki dünyanın bütün tavuklarını, tavşan dünyanın bütün havuçlarını, ayı balını, eşek arpasını ister. Anlatının dili aracılığıyla, tüm bu isteklerin lüzumsuz ve gerçekleşmesinin imkânsız bulunduğu hissettirilir okura. Uğurböceğinin savaş mağduru bir çocuğa rastlayıp onunla sohbet etmeye başlamasıyla hikâyenin rengi, anlatının seyri değişir. Tüm hayvanlardan farklı olarak, bu çocuk kendisi için hiçbir dilekte bulunmaz. Annesini, sevdiklerini savaş sırasında kaybettiği için mutsuzdur, hüzünlüdür, uğurböceğinin neşesine imrenmektedir. Onunla konuştuktan sonra böcek kendisinde bir farklılık duymaya başlar, hikâyenin başındaki şu cümlelerin sırrı da anlaşılmış olur: “Canımız sıkıldığında kırlara gidersek, renkli şeyler görürüz. (…) Sonra gördüğümüz değişik şeyler bizi biraz değiştirir ve değişmiş olarak eski yerimize geri döneriz.”[2] Bu alıntıdan da anlaşılacağı üzere, anlatı ‘farkındalık oluşturmak’ üzerine kuruludur. Dünyanın bütün ballarını, havuçlarını istemek doyumsuzluğu kullanılarak bir çocuğun savaş esnasında annesinin öldürülüşüne tanıklık etmesinin ağırlığının altı çizilir. Bugün hâlâ buna şahit olan, savaşı tecrübe eden çocukların varlığına dikkat çekmek ister yazar. Bu farkındalığı da savaş gerçeğini idrak ettikten sonra ‘artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı’ duygusundan hareketle oluşturur. Alıntılanan cümlenin “şey” ifadesinin sıkça kullanılmasından kaynaklanan belirsizliği ve karmaşıklığı aşikârdır, bir de metnin bir resimli kitap için fazla uzun olması ve seçilen konunun ciddiliği söz konusu olunca; Dünyanın En Uğurböceği’nin okul öncesi çağa uygun bir kitap olduğunu söylemek güçleşir. Kitabı daha az resim kullanarak, ilkokul üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerine uygun, kısa bir roman olacak şekilde yeniden okumanın, dönüştürmenin çok daha makul göründüğünü, bu noktada belirtmek isterim.

Romantik Tilki, bir menekşe ile tilkinin sıcacık dostluğunu konu edinmesi bakımından oldukça kıymetli. Henüz ilk sayfada, tilkinin menekşeyi masallar ile uyuttuğunu, “Mutlu sabahlar efendim!” selamı ile uyandırdığını görür okur. Neşe içinde ormanda gezen çocukların menekşeyi koparıp evlerine götürmesi dahi onları birbirinden ayıramaz. Tilki, her gece menekşenin bir bardak içerisinde bulunduğu pencerenin önüne gelip masallarını anlatmaya devam eder. Gün geçtikçe tilkinin masallarının ünü yayılır, dinleyici kitlesi arttıkça artar. Bu noktada, görsellerin güzelliğinden ve metni nasıl tamamladığından kesinlikle bahsetmek gerek. Kitabın çizimleri İranlı ressam Saeed Ensafi’ye ait. Çocuklar için oldukça soyut kalsa da, çizimler orijinalliğini ve estetik değerini bu sıra dışı çizgisinden alıyor zaten. Çocukların menekşeyi kopardıkları sahne, görsellik ve verdiği mesaj açısından oldukça değerli:

Burada yalnızca çocukları ve hikâyenin ana kahramanlarından menekşeyi görmez okur, geniş ve çiçek dolu bir tarla söz konusudur. Bu kalabalığın içerisinde menekşenin biricikliğini görürüz, aslında her bir çiçeğin özel ve kıymetli olduğunu hatırlatır metin. Bu doluluğun okura ve elbette çocuğa verdiği mesaj ise şudur; aynısından yahut benzerinden çokça bulunması bir nesneye zarar verebileceğin, onu kendin için alıkoyabileceğin anlamına gelmez. Tüm bu aynılık içerisinde, o aslında biriciktir çünkü. Ayrıca bu görselin içerisinde tilkinin de yer alması, çiçeği koparan çocukların gözden kaçırabileceği hayatların, duyguların (tilkinin ağlaması) yaşanıyor oluşuna da bir işarettir. Kitabı okuyan çocuklara, doğaya dikkat etmeleri için bir minik bir uyarıdır aynı zamanda.

Metni tamamladığını, derinleştirdiğini düşündüğüm bir diğer görsel ise tilkinin dinleyicilerinin resmedildiği sahnede görünür: 

Bu sahnede tilkinin dinleyicileri olarak, insanların ve hayvanların bir arada resmedilmesi oldukça önemlidir. Görseli gören ve hikâyeyi takip eden çocuk okurlar, masal dinleyen insan ve hayvanları yan yana gördüklerinde; artık ayrıştıran, alt üst ilişkileri kuran bireyler olarak değil, bir arada ve mutlu yaşamanın güzelliğini idrak etmiş kişiler olarak yetişeceklerdir.

Tüm bu tamamlayıcı görselleri ile sıcak bir dostluğu tema olarak sunan anlatı, Romantik Tilki, şimdiye dek inşa ettiği her bir güzelliği tek bir hamlede yerle bir eder. Bu hamle, tilkinin güzel güzel masal anlatırken bir anda tavuğu kapıp kaçırdığı final sahnesidir elbette… “Masal da anlatsa, romantik de olsa, tilki tilkidir, tavuğu yer. Bu doğanın kanunudur.” mesajını niçin vermek ister Mevlâna İdris, bu konu tartışmaya açık. Elbette çocuklar doğadaki ilişki dengesini, işleyişi tüm gerçekliğiyle öğrenmelidir. Eğer anlatmak için niyetlendiğimiz buysa kitap tamamıyla bu bakış açısına göre kurulmalıdır. Fakat Mevlâna İdris, kitabın hiçbir yerinde doğanın “kanunlarına” işaret etmezken bir anda -ve finalde- söz açınca, anlatılagelen sıcak dostluk hikâyesi ile çelişiyor.  Bu noktada, şöyle alternatif bir final ile çocukta olumlu bir etki bırakmanın mümkün olduğunu düşünüyorum: Tilki masallarını anlatırken menekşenin gözlerindeki hüznü görür. Evet, mutludur, dostuyla beraberdir, fakat evinden ayrıdır, yaşlı andız ağacından uzaktadır menekşe. Mutlu dahi olsa gözlerindeki hüznü saklayamaz. Bu esnada, dostunu evine geri götürmek için tilki şöyle bir anlaşma yapabilir dinleyicileriyle: “Gelin menekşeyi serbest bırakın, evimize geri dönelim. Ben orada her gece masal anlatmaya devam ederim.” Böylelikle mutlu bir sona ulaşmak mümkün… Bu alternatif finalde, tilki menekşeye ihanet etmez, tavuklar kurban ya da mağdur değil; yalnızca dinleyici olurlar. Tilki dostunu kendi yeteneği sayesinde, edebiyatın gücü ile kurtarmıştır. Okul öncesi çağdaki çocuklar böylelikle dostluğa, vefaya, edebiyatın güzelliğine de şahit olacaklardır.

Görselleri şahane, teması ilgi çekici olmasına karşın, Romantik Tilki’ye çok benzer bir şekilde, Uçan Eşek’te de çocuk okurlarına finalde olumsuz mesaj vermektedir Mevlâna İdris. Üstelik bu eserin mesajı diğerinden çok daha yıkıcı etkilere sahiptir. Okur, hayatın anlamını arayan bir eşeğin, hayâllerine kavuşmasına tanık olur Uçan Eşek’te. Bu noktada, evvela yine görselliğin tamamlayıcılığından bahsedeceğim. Hayatın anlamını arayan eşeğin çöller, dağlar, tepeler aştığı görülür. Bu esnada eşek daima yere bakarak resmedilir. Aradığı cevabın, uçmak olduğunu fark ettiği esnada ise gözü gökyüzündedir. Eşeğin önce yere bakarak, ardından göğe bakarak resmedilmesi, okura şu mesajı da verir alt metin olarak: Aradığın cevabı bulamıyorsan bakışını değiştir!

Uçmak için derin bir arzu duyumsayan eşek, yol göstermeleri için kuşlara danışır. Sekiz yüz sekiz kuş -bu sayının metin içerisinde anlamca hiçbir karşılığı yok, yalnızca kafiye olması ve çocuğun dikkatini cezbetmesi amacıyla seçilmiş muhtemelen, fakat yalnızca kafa karışıklığına sebep olmuş- kendi vücudundan birer tüy kopararak eşeğe devasa boyutta bir çift kanat yapar. Buraya kadar çocuk okura iletilen mesaj kıymetlidir: rüyalarının peşinden gitmesi için teşvik edicidir. Her bir kuşun kendinden tüy vermesi de “birlikte başarmaya” anlamlı bir örnektir. Fakat eşek birden değişir, gökyüzündeki kuşlara çifte atmaya, pilotları korkutmaya başlar. Elindeki gücü yahut kendisine verilen bir imkânı kötüye kullanmak, sınırları aşmak elbette günlük hayatta sık sık karşılaşılan bir durumdur, çocuk okura anlatılmasında da bir mahsur yoktur. Fakat burada, şu detayı atlamamak lâzım; eşeğin gücünü kötüye kullanacağına dair hiçbir işaret verilmez hikâyenin başlangıcında. Mesela, zaten hercai, deli dolu bir eşek olarak çizilebilirdi kahraman, bunun imaları sunulabilirdi okura. Eşeğin birden bire ve keskin bir dönüşüm geçirmesi, maalesef Mevlâna İdris’in karakterini incelikli inşa etmediğinin bir işareti.

Finale oldukça yakın durduğumuz bu noktada, eşeğin sabırları taşıran son hareketi; ayı ısırması olur. Bunun üzerine, kuşlar kendi aralarında bir karar alırlar; eşek bir an evvel yeryüzüne indirilmelidir. Burada şu detay çok önemlidir; finalin niçin ‘çelişkili’ olduğunu gösterecektir çünkü okura: Kuşlar, eşeği indirmek için ‘biz hata ettik, yeryüzüne ait bir hayvan yeryüzünde kalmalıydı.’ gerekçesini sunarlar. Kendileri indiremezler, zira yetişmenin imkânı yoktur eşeğe. Bu sebeple, aynı yolla bir de ata kanat takarlar, eşeği yakalaması için göğe gönderirler. Birlikte yere indiklerinde eşeğin kanatları hemen sökülür, atın kanatları ödül olarak kendisinde bırakılır.

Uçan Eşek’in yukarıda bahsi geçen finali, iki açıdan oldukça sakıncalıdır: Birincisi, çözümü değil cezayı öğütler okuruna. Bu noktada alternatif final kesinlikle, kuşların rahatsızlıklarını eşeğe ilettikleri, iletişimi, konuşmayı temele alan, medenî bir çözümdür. Eşeği zorla yere indirmek ve kanatlarını “yolmak” sadece cezayı çözüm olarak sunar çocuğa ki bunları okuyarak yetişen bir çocuğun dünyaya tesiri yıkıcı olacaktır. Bu finalin ikinci sakıncası ise metnin kendi içerisinde çelişmesidir. Kuşlar, ‘yeryüzü hayvanı yeryüzünde kalmalıydı’ gerekçesi ile indirmek isterler eşeği; fakat bir yeryüzü hayvanı olmasına rağmen atta kanatların kalmasına karar verirler. Ayrıca at, bu kanatları hak edecek hiçbir aksiyonda bulunmamıştır. Eşeği yakalayabilmesinin tek sebebi, onun kadar büyük bir hayvan olmasıdır ve bu doğasından gelir, kendisi bir fedakârlık, başarı göstermez, çaba harcamaz. Haksız yere ödül vermek ve herhangi bir yaramazlığı hiç iletişim kurmadan anında cezalandırmak; pedagojik açıdan tesiri büyük ve yıkıcı olacak yanlışlardır, bir çocuk kitabının içerisinde yer alması kabul edilebilir değildir.

Menekşe ile tilkinin sıcak dostluğu, uçmak hayâlleri kuran bir eşeğin hayâllerinin peşinden gitmesi ve bunu başarması, çocuk okurda olumlu tesirler bırakacak temalardır, bu sebeple Romantik Tilki ve Uçan Eşek oldukça kıymetlidir. Mevlâna İdris, birkaç argo kullanımı (kafayı yemek, toz olmak gibi) haricinde son derece şiirsel bir dil ile anlatısını zenginleştirir. Fakat her iki kitabın da kabul edilmesi güç, gönül rahatlığıyla okumayı ve bir başkasına tavsiye etmeyi engelleyecek bir yanı vardır: metin boyunca inşa edilen güzellikleri bir hamlede yıkan ve okurda olumsuz tesir bırakan finalleri. Romantik Tilki’nin menekşeyi bir anda unutup tavuğun peşinden koşması yersizdir. Aynı şekilde yaramazlık konusunda ileri giden haşarı bir eşeğin hiç iletişim kurulmadan cezalandırılması ve hiç hakkı yokken bir karakterin ödüllendirilmesi pedagojik açıdan sakıncalıdır. Okura ceza vermeyi öğretecek, öğütleyecek bir mesajın çocuk kitabında yer bulmasının imkânı yoktur. Bu yüzden her iki kitabın da, görsellerinin ve sıcak temalarının hatırına, ancak finalleri değiştirilerek çocuklara okunabileceğine inanıyorum.

 

Kaynakça

Zengin, Mevlâna İdris. Dünyanın En Uğurböceği. İstanbul: Kipat Yayınları, 2009.

Zengin, Mevlâna İdris. Romantik Tilki. İstanbul: Kipat Yayınları, 2009.

Zengin, Mevlâna İdris. Uçan Eşek. İstanbul: Kipat Yayınları, 2009.


[1] Romantik Tilki ve Uçan Eşek kitaplarını Acayip Hayvanlar serisinden seçince, üçüncü kitabı farklı bir diziden yahut yazarın müstakil kitaplarından seçmek istemiştim. Fakat burada atladığım bir nokta olmuş: Uğurböceğinin de hayvan olması. Farklı diye seçtiğim kitap, bu sebeple yine aynı serinin bir parçası oldu. Konusunun ve görsellerinin güzelliği haricinde; bu kitabı önemsememin bir sebebi de; benim gibi dikkatsiz okurlara, uğurböceklerinin, karıncaların minik boyutlu “hayvanlar” olduğunu, üzerine yazmaya, hayal etmeye değer yaşamları olduğunu hatırlatması…

[2] Mevlana İdris Zengin, Dünyanın En Uğurböceği, (İstanbul: Kipat Yayınları, 2009), s. 4.